“Halen sürdürülmekte olan üretim ve tüketim modelinin yol açtığı kuraklık, açlık, hava kırlılığı ve küresel ısınma sebebiyle, dünyanın hızla yok olmaya doğru gittiği uyarısında bulunuldu. Araştırmalara göre, son otuz yılda dünya üzerindeki doğal kaynakların üçte biri insanlar tarafından tüketildi. Denizlerdeki balıklar, atmosferdeki karbondioksiti yok eden ormanlar ve temiz su kaynakları hızla tüketiliyor. 350 memeli, kuş, balık ve sürüngen türünün soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan rapora göre, tüketim oranları aynı hızla devam ederse, 2050 yılında canlı hayatının sürebilmesi için Dünya gibi 2 gezegene daha ihtiyaç duyulacak.
2025 KURAKLIK YILI OLACAK
Söz konusu raporda, kalkınma tarzı değiştirilmediği takdirde, dünyanın ve kaynakların yok olmaya doğru gittiğine dikkat çekiliyor. Raporda, dünyaya yönelik tehditler ve ‘alarm veren’ bulgular söyle sıralanıyor:
l) Dünyadaki su kaynaklarına yönelik talep hızla yükseliyor. Dünyanın bazı bölgelerinde suyun sınırlı olması, 21. Yüzyılcın en büyük sorunlarından birini doğurabilir. Dünya nüfusunun yüzde 40’ı su sıkıntısı içinde yaşıyor. Su sıkıntısı çekenlerin sayısı, nüfusun yüzde 16’sı olan 1 milyarı aşıyor. Bu sayı, 2025 yılında 3.5 milyara çıkacak.
2) Dünya toplam nüfusunun neredeyse yarısının -çoğunlukla Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya- 2025 itibariyle ciddi su sorunu yaşayacağı öngörülüyor.
3) Küresel ısınma sonucu tüm dünyada deniz seviyeleri yükseliyor. Çok sayıda hayvan ve bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
HAVA KİRLİLİĞİNE 3 MİLYON KURBAN
Raporda, dünya ormanlarının yüzde 2.4’ünün 1990’li yıllarda tahrip edildiği vurgulanarak, yok olan orman alanının, Venezüella’nın yüzölçümüne eşit olduğu bildiriliyor. Hava kirliliği yüzünden her yıl 3 milyon insanın öldüğü kaydedilerek, çevre sorunlarının sebep olduğu hastalıklardan ölümlerin, özellikle kalkınan ülkelerde arttığı, her yıl kirli suların taşıdığı mikroplar yüzünden 2.2 milyon insanın öldüğü belirtiliyor.
GIDA SIKINTISI
Raporda, petrol, kömür gibi fosil kökenli yakıt kullanımı ve karbon gazı üretiminin, 1990’li yıllar boyunca artış gösterdiğine dikkat çekilerek, bunun sonucu olarak, Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde kuraklık başladığı kaydedildi.
Dünya nüfusu arttıkça, gıda maddesine talebin de arttığı ifade edilen raporda, “Bunun yanı sıra, insanların aldıkları günlük kalori miktarı da yükseldi. Kalori miktarı, az gelişmiş ülkelerde 2 bin 100 kaloriden 2 bin 700 kaloriye, sanayileşmiş ülkelerde ise 3 bin kaloriden 3 bin 400 kaloriye çıktı. Oysa gıda üretimi, özellikle kalkınan ülkelerde düşme eğilimine girmiş bulunuyor. Bu, uzun vadede dünyada gıda sıkıntısı başlamasına yol açacak tehdit oluşturuyor” ifadelerine yer verildi.
BATIDAKİ AŞIRI TÜKETİM
Raporda, doğal kaynakların bu kadar hızlı tüketilmesinin en önemli sebebinin, batılı ülkelerdeki yüksek tüketim oranları olduğu vurgulanarak, Dünya Doğal Hayat Fonu’nun, ‘ortalama bir Amerikan vatandaşının bir Ingilizin iki kati, bir Afrikalının ise 24 kati doğal kaynak tükettiği’ yönündeki açıklaması hatırlatıldı.
Bilgi Notu:
Uluslararası çevre sözleşmeleri:
Türkiye’nin imzalayıp onayladığı uluslararası çevre sözleşmeleri var. Bu sözleşmelere Türkiye’nin uyup uymadığı ayrı bir konu. Aşağıda, sadece, bu sözleşmelerin bazılarının muhtevası ve imza tarihlerini bulacaksınız.
Paris
Dünya Kültürel ve Doğal
Mirasının Korunmasına
Dair Sözleşme
(R.G. 14.2.1983)
“Kültürel ve doğal mirasın herhangi bir parçasının bozulmasının veya yok olmasının, bütün dünya milletlerinin mirası için zararlı bir yoksullaştırma teşkil” edeceğini diyerek varsayarak, “daimi bir temel üzerine ve modern bilimsel yöntemlere uygun olarak, istisnai değerdeki kültürel ve doğal mirasın kolektif korunmasına matuf etkin bir sistemi kuran yeni hükümleri, bir sözleşme biçiminde kabulünün zorunlu olduğunu” söylüyor.
1985 - Granada
Avrupa Mimari Mirasının
Korunması Sözleşmesi
(R.G. 22.7.1989)
Avrupa Konseyi üye devletler tarafından imzalanan bu sözleşme, mimarı mirasın, Avrupa kültür mirasının zenginliği ve çeşitlerinin eşsiz bir ifadesi, geçmişimizin değer biçilmez bir tanığı olduğunu ve bütün Avrupalıların bir ortak mirasını oluşturduğunu kabul ederek, mimari mirasın tanımlanması, korunacak varlıkların tespiti, yasal koruma işlemleri, koruma politikaları ve yasal yaptırımları belirlemektedir.
1979 - Bern
Avrupa’nın Yaban Hayatı ve
Yasama Ortamlarını Koruma
Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi)
(R.G. 20.2.1994)
Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin imzaladığı bu sözleşme, yabani flora ve faunayı ve bunların yasama ortamlarını muhafaza etmek, özellikle birden fazla devletin işbirliğini gerektirenlerin muhafazasını sağlamayı amaçlıyor. Sözleşmenin eklerinde kesin olarak koruma altına alınan flora ve fauna türleri ve yasaklanan av metoda ve araçları ile diğer yasak işletme şekilleri yer alıyor.
İŞLETMELERDE ÇEVRE YÖNETİMİ
ÇEVRE YÖNETİMİ TANIMI VE ÖNEMİ:Çevre yönetimi, ekonomik kalkınmanın doğanın korunması ile birlikte ele alınması anlamına gelmekte, sürdürülebilir kalkınma olarak bilinen bu yaklaşım kısaca “mevcut ihtiyaçların gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelerine engel olmadan kaşıklayarak kalkınmak”olarak tanımlanmaktadır. İnsanın yüklenmesi gereken misyon “tabiatı fethetmek ve onu iktisadi gelişmesini sağlamak yolunda kullanmaktır”düşüncesinin değişmesi gerekir.
Öyleyse bu konuda insanla tabiat arasında olumlu ve dengeli bir uzlaşma sağlanmalıdır. Bu uzlaşmanın temeli”insan olamazsa tabiatın bir anlamı kalmaz, tabiat olamazsa insanın yaşaması mümkün olmaz”anlayışına dayanmalıdır.
İŞLETMELERDEKİ ÇEVREYE UYUM YAKLAŞIMLARI
İşletmelerde çevreye uyum yaklaşımlarını 5 grupta inceleyebiliriz:
1) Durumsallık Yaklaşımı
2) Kaynak Bağımlılığı Yaklaşımı
3) Organizasyon el Stratejisi Yaklaşımı
4) Bilgi İşleme Yaklaşımı
5) Kurumsallaşma yaklaşımı
Çevre Yönetimi işletmeye dinamizm kazandıran çevre faktörlerinin sorumluluk anlayışı içerisinde kullanılması olayıdır. Yani israf ve sorumsuz tüketim anlayışına son verilmesi ve üretim süreci sonucunda oluşan atıkların rasgele çevreye atılmamasıdır.
Çevre Yönetimi komplike bir anlayış ve eylem biçimidir.
İŞLETMELERDE ÇEVRE YÖNETİMİ
Gelişmece olan ülkelerde ekonomik kalkınma, refahı artırmanın tartışmasız tek yolu olarak kabul edilmektedir.Ekonomik kalkınmada sınır tanımayan bu gelenekse görüş çevre korumasını bir lüks olarak algılamakta ve çevre olgusunu analizlerine dahil etmemektedir.Aşırı tüketim ilişkisinde çevreye ait üretim kaynakları israfa varan olan bir tüketime konu olmaktadır.Sanayi toplumlarında insanın yüklendiği bu misyon tabiatı fethetmek ve onun iktisadi gelişmeyi sağlamak yolunda kullanmak şeklinde ortaya çıkmaktadır.Bu anlayış bir taraftan tabiattan girdi alırken hem yenilenmez kaynakları tamamen tüketerek veya teknik olarak kullanılmaz hale getirerek hem de yenilenebilir kaynaklara kendilerine yenileme fırsatı verilmeyerek sınırsız bir şekilde israf edilmesine;diğer taraftan işletme çıktıları vasıtası vasıtasıyla çevre sorunlarına neden olmaktadır.
ÇEVRE YÖNETİMİNİ İŞLETME YÖNETİMİNDE AĞIRLIKLI KILAN
DİNAMİKLERİN BELİRLENMESİ
Bir eylemin pratik ve beklenen bir sonuç ortaya koyması bir takım yan desteklerin varlığına bağlıdır. Bu destekler sorunun kaynağını oluşturan kurumları ikna etmeye yönelik olabileceği gibi, onlara yaptırımlar getirme şeklinde de olabilir. Çevrede işletmelerin çevre yönetimi eylemini güçlü kurabilmek destekler şu şekilde ortaya konabilir:
1) Yasal zorunluluklar
2) Yetkili kurumların politikaları ve çalışmaları
3) Kamuoyunda ve tüketicilerde oluşan çevresel mücadele gücünün işletmelerde oluşturduğu çevresel bilinç
4) İşletmelerde gelişen ekonomik, ahlaki ve sosyal sorumluluk duygusu
5) Uluslararası platformdaki çevresel gelişmeler
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Çevre, işletmelerin kuruldukları, içinde yaşadıkları ekonomik faaliyetlerini devam ettirdikleri doğal ve beşeri alanlardır. Çevre yönetimi, işletmenin dinamizm kazandıran çevre faktörlerinin sorumluluk anlayışı içinde kullanılması olayıdır.
Çevre Yönetimi uygulamasını çevresel sorunlara karşı etkili olabilmesi, ve bazı faktörlerin yaygınlık kazanması ile mümkündür. Bunlar:
· Çevre yönetimi konusunda işletme yöneticilerinin hassasiyeti ve sosyal sorumluluk anlayışı geliştirilmelidir.
· Yasal düzenlemelerin pratikte uygulanabilirliğin arttırılması sağlanmalıdır.
· Tarihi ve doğal bölgelerin korunmasıyla ilgili düzenlemelere uyulamasa sağlanmalıdır.
· Uluslararası alanda Çevre Yönetimi koçsunda ortaya çıkan gelişmelerin aktif bir biçimde ve günü gününe takibi yapılmalıdır.
· Doğa ve çevreye zarar vermeden yararlanma bilinci arttırılmalıdır.
· Çevre dostu üretim teknikleri çevreye hiçbir atık bırakmadan,üretim süresince eniz doğal hammadde tüketerek ve eniz enerji tüketerek istenen ürünü üretecek şekilde geliştirilmeli ve bu şekilde bir çalışma yöntemi izlenmelidir.
· İşletmeler çevresel mücadele konusunda duyarlı hale getirilmeli ve çevrenin bütün dünyadaki canlının ortak yaşama atmosferi olduğu unutulmamalı, kirlikten herkesin payını alacağı hususu vurgulanmalıdır.
İşletmeler çevreyle olumlu ilişkiler kurmak zorundadırlar. Bu alanlarda güçlü ve olumlu ilişeler işletmelerin yaşam süresine hem belirler hem de etkiler, sosyal çevreyle entegre olmayan işletmeler yaşama şanslarını yitirir ve zamanla entropiye uğrarlar.
Kaynaklar:
www.cevre.gov.tr İnternet adresi
www.cevkor.com.tr İnternet adresi
ÇOLAKOĞLU, Ü. İşletme dersi ders notları.